Arama Sonuçlari

Diriliş "Ertuğrul"

Moğollarla zorlu bir mücadele veren Ertuğrul Bey, kutlu davasının peşinden gidebilmek için kardeşlerinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Ertuğrul Bey’e inanan Kayılar, bu ayrılığın ardından yollara düştüler. Çetin geçen koşullarda Karacadağ sınırlarına kadar ilerleyen Kayıları burada bambaşka bir dünya bekliyordu. Yeni yurtları onlara farklı bir iklim, farklı topraklar ve farklı insanlar sunacaktı. Ertuğrul Bey, kutlu davasına giden yolda daha güçlü ve daha acımasız düşmanları olacağının farkındaydı. Peki, yeni düşmanlarını alt edebilmek için kılıcının keskinliği yetecek miydi?

Ertuğrul Bey artık başka bir dünyadaydı. Ve bu dünya da at koşturmak daha çok akıl, cesaret ve sabır istiyordu. Karşısına daha güçlü ve daha acımasız olarak çıkan Tapınakçılar, Ertuğrul Bey’i zafer için yeni yöntemler bulmaya zorlayacaktı. Zira Tapınakçıların gizli eli olan Simon bir kılıç darbesiyle öldürülemeyecek kadar zeki ve güçlüydü. Üstelik Simon yalnız da olmayacaktı. Ertuğrul Bey, Simon’a destek olan Müslümanları öğrendiğinde ne yapacaktı? Ertuğrul Bey, kılıçların sustuğu, akıl oyunlarının konuştuğu bir cehennemin içindeydi. Peki, aklı onu bu cehennemin ateşinden koruyabilecek miydi?

Karacadağ etekleri birçok Türkmen Obasına yurt olmuştu. Fakat aslen Tatar olan Çavdaroğlu Obası, aralarında en güçlü olanlarıydı. Bu güçlerini ise başarısızlığa tahammülü olmayan ve obayı demir yumrukla yöneten Candar Bey’den alıyorlardı. İktidarını yıllarca koruyan Candar Bey, en büyük imtihanını evlatlarıyla verecekti. Candar Bey’in büyük oğlu Ural’ın ihtirası obanın kaderini belirleyecekti. Çavdaroğlu ve Kayı Obası arasında yaşanacak gerilimi Candar Bey’in hamleleri durdurabilecek miydi? Ertuğrul Bey, Çavdaroğlu Obasından hiç beklemediği teklifler ve tehditler alacaktı. Peki, Kayılar ve Çavdaroğulları’nın yolu nerede ve nasıl kesişecekti? Ertuğrul’un vereceği her karar hem obanın kadınları hem de beyleri için yeni sonuçlara gebeydi.

Ertuğrul artık obanın beyi olmuştu. Obada yeni sorunlar baş göstermişti. Göç yolunda yorgun düşen Kayılar ülküleri ve nefisleri arasında sıkışıp kalmıştı. Onlar için bu imtihan hiç kolay olmayacaktı. Dışarıda düşmanlarıyla mücadele veren Ertuğrul Bey’i içerde ise yeni sorunlar bekliyordu. Göç yolunda sevdiklerinden ayrı düşen ve kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan Kayılar birliklerini koruyabilecekler miydi?

İhanet, ihtiras ve akıl oyunlarıyla yüz yüze gelen Ertuğrul için tek hedef vardı. Bir milletin dirilişine vesile olmak…


Hayat Ağacı

Etrafında sevilen, sayılan, özü sözü bir, dürüst bir adamdır Eşref. Oğlu Murat’la beraber büyük bir atölye haline getirdikleri baba yadigârı o küçük dükkân, tüm ailenin ekmek teknesi olmuştur. Ancak geçmişteki hesapları kapatmaya gelen Kenan, bu ailenin üzerine bir kara bulut gibi çöker. Birbirine sıkıca kenetlenmiş olan Karahanlı Ailesi, kendisini bekleyen fırtınaya hazırlıksız yakalanır. Bildikleri ve inandıkları tek şey ise her gecenin bir sabahı olduğudur!

Baba yadigarı konakta karısı Keriman (Ayşe Tunaboylu), oğlu Murat (Fikret Kuşkan), gelini Filiz (İdil Fırat), küçük kızı Umut (Beyza Şekerci) ve torunları Selen (Hande Erçel) ile Can (Ergin Torun)’la yaşayan Eşref’in (Kenan Bal) heyecanlı bir bekleyişi vardır. İzmir’de oturan kızı Ayşen (Özge Özberk) ailesiyle birlikte İstanbul’a yanlarına taşınacaktır. Ancak Ayşen’in hesaba katmadığı Cengiz’in (Onur Saylak) gerisinde neleri bıraktığıdır! Ayşenler’in İstanbul’a geliyor oluşu ev içinde başka heyecanların yaşanmasına da sebep olur. Murat ve Filiz konaktan ayrılıp, kendilerine ait olan eve çıkma kararı almışlardır; ancak bu konuyu evdekilere nasıl açacaklarını bilemezler. Karahanlı ailesinin birbirlerine kenetli bir aile olduğunu bilen ve Eşref’le arasında bir husumet olan Kenan (Tolga Güleç) bu ailenin dağılması adına kolları sıvar. Kenan’ın Karahanlı ailesini dağıtabilmek adına devreye soktuğu plan tüm ailenin hayatını değiştirecektir!


Ana Ocağı

Kaybedenin Olmadığı Tek Yarışma: Ana Ocağı

Yaptığı farklı projelerle Türk televizyonculuk tarihinde ilklere imza atan TRT, hafta içi her gün öğle kuşağında yayınlanan Ana Ocağı programının yeni sezonuyla sizlerle buluşmaya hazırlanıyor.

Ana Ocağı hepimizin özlem duyduğu köy hayatını ekranlara taşırken, bir yandan da genç çiftlerimize unutulan örf ve adetlerimizi hatırlatarak kültürümüzü yaşatmamızı sağlıyor. Evlerinden çok uzakta ayakta kalmaya çalışan yarışmacılarımız köy yaşamını deneyimlerken, gündelik hayatlarını kolaylaştıracak pratik bilgiler öğrenmekten de geri kalmıyorlar.

Ana Ocağı’na gelen çiftlerimizin her birine yarışmanın başında 15 altın bilezik emanet edeceğiz. Annelerimizin gözetiminde gerçekleşecek her zorlu görevin sonunda kaybeden çiftlerimizden birer bilezik geri alacağız. Yani kendilerine emanet edilen bilezikleri korumak çiftlerimizin elinde olacak. Hangi çiftimiz daha başarılı olursa kolunda daha çok bilezikle Ana Ocağı’ndan ayrılacak. Ayrıca her günün sonunda annelerimizin ortak kararıyla seçilecek bir çiftimiz beşi bir yerde ile ödüllendirilecek. Beşi bir yerde kazanan çiftimiz imtiyaz sahibi olacak ve ertesi gün sürpriz bir ödül kazanacak. Beş gün sürecek mücadelenin sonunda toplamda 15 altın bilezik ve bir beşi bir yerde sahiplerini bulacak. Hafta boyunca olabildiğince çok bilezik kazanmak ve finalde büyük ödülün sahibi olmak için yarışan çiftlerimiz birbirleriyle rekabet ederken, bir yandan da annelerimizden sabrı ve özveriyi öğrenme şansını yakalayacaklar.


Küçük Hanımefendi

Muazzez Tahsin Berkand'ın aynı adlı eserinden...
Babasının ölümünden sonra hasta olduğuna inandırılarak kapatıldığı odada yıllarca yaşamış Neriman… Zenginliğine, dünyaya, hayata küstürülmüş. Şimdi sadece Neriman değil, hayalleri de büyüyor. Kozasında, çocukluktan genç kızlığa geçmeye hazırlanan bir tırtıl gibi…
Onu güzel bir kelebek hâline getirecek kahramanını bekliyor. Ömer’i…Çocukluk aşkı Ömer, onu bu boğucu hayattan kurtarabilecek mi? Neriman’ın hayallerindeki gibi, ona âşık olup evlenecek mi?
Aslında Ömer, gönüllü değil, zorunlu bir kahraman. Ailesinin yaşadığı ekonomik darboğaz, aileden zengin Neriman’a yönlendiriyor onu. Onun gönlünde ise sadece eski karısı, kızının annesi Nüveyre var hâlâ. Yani Ömer’in kalbinde derin bir kuyu…Neriman bu kuyuyu nasıl dolduracak? Odada geçirdiği yıllar içinde Neriman’ın bedeni büyüdü ama ruhu hâlâ çocuk…Masum, bir çocuk kadar insanlara güvenmeye hazır. Âşık olduğu adamın kendisiyle parası için evlenmek isteyebileceğine asla inanmıyor. Kendisine âşık olduğunu sandığı kocasının kollarında mutluluğa kanat açacağından emin. Gerçekten de öyle mi? Yoksa bir zulümhaneden ötekine mi, bu zavallı kızın yolculuğu?
Neriman çevresini saran yalanların üzerindeki tülü kaldırdıkça büyüyecek. Aşkın olgun bir meyve gibi kucağına düşmeyeceğini, aşkı için savaşması gerektiğini anladıkça çıkacak çocukluktan. Bu süreçte “çirkin ördek yavrusu” görkemli bir kuğuya dönüşmeyi başarabilecek mi? Zavallı, aciz bir kızdan, “Küçük Hanımefendi”ye varan serüven nasıl olacak? Neriman’ın masalı başlıyor…
Küçük Hanımefendi, TRT 1’de…


Osmanlı Tokadı

“Tarih bugünü teftişe geliyor!” Her şey 28 Mayıs 1453 tarihinde, yani İstanbul’un fethinden bir gün önce başlar. Doğan Bey ve Şahin Bey, İstanbul surlarına dayanan Osmanlı ordusunun birbirine tamamen zıt karakterde iki yeniçerisidir. Tek ortak yönleri ise surlara sancağı diken nefer olmak istemeleridir. Fakat olaylar hiç de bekledikleri gibi gelişmez. Sürekli birbiriyle didişip duran Doğan ve Şahin görev yerlerini terk ederler. Bu hatalarının bedeli pahalıya patlayacaktır çünkü kötüler kötüsü Alexandros Bizansın karanlıklarından çıkıp gelmiştir ve ne pahasına olursa olsun Fatih Sultan Mehmet’i öldürmek istemektedir. Bu uğurda güzeller güzeli kızı Konstantina’yı dahi feda etmekten çekinmeyen Alexandros amacına ulaşamadan kaçar ama Doğan ve Şahin Akşemsettin Hazretleri’nin nazarından bir yere kaçamazlar. Görev yerlerini terk ettikleri için af ve aman dileyen yeniçeriler her şeye rağmen son bir fırsat isterler. Akşemsettin Hazretleri “o halde beyaz tavşanı takip edin” diyerek onlara hayatlarının fırsatını verir... Ve onları fırsatlar yüzyılına, 21. Yüzyıla gönderir… Akşemsettin Hazretleri tarafından asırlar sonrasının bugünkü İstanbul’una gönderilen yeniçeriler ne yapacaklarını bilmeden bir çıkış yolu ararken bugünde herkesin suret olarak 1453’tekilere benzediğini görürler. Burada da bir Akşemsettin vardır, bir Fatih, bir Konstantina, bir Alexandros… Fakat henüz hiç biri yeniçerilerin bildiklerini bilmemektedir. Yeniçerilerin tek bildikleri ise “ortalık fena karışacaktır!”


Ana Kuzusu

İlklerin ekranı TRT 1, gündüz kuşağında yeni bir yarışma programına imza atıyor. Kızların maharetlerini sergilediği ve annelerinin onlara not verdiği “Ana Kuzusu” TRT1 ekranlarında!

Ana Kuzusu’nda, kızlar, 13 hafta boyunca toplam 1000 çeyrek altını kazanmak için yarışacak, anneler onlara not verecek. Kızlar ev işlerinde tüm maharetlerini sergilerken, rakiplerinin annelerinden en çok altını almaya çalışacak.

4 anne ve 4 kız, kameralar önünde günlük yaşamlarını sürdürürken alışverişten ev temizliğine, yemek hazırlamaktan çay ikramına kadar değişik ev işleri kızlar tarafından yerine getirilecek. Gün sonunda ise son sözü anneler söyleyecek. Bir nevi jüri olan anneler, o gün için kendilerine verilen 4 altını, başarılı bulduğu kızlara ödül olarak verecek. Ancak, hiçbir anne kendi kızına ödül veremeyecek.

Haftanın son günü ise özel oyunlar etabı olacak. Kızlar, 3 ayrı oyun etabında kendilerine verilen sürede başarılı olmaya çalışacak. Oyun etaplarının sonunda değerlendirmeyi sunucu Yeliz Güler yapacak. Yeliz Güler, her oyun etabını birinci bitiren kıza, 2 altın verecek. Yapılacak 3 oyun etabı sonunda dağıtılacak olan toplam 6 altın, hafta birincisinin belirlenmesinde büyük rol oynayacak.

Hafta içi finalleri ve hafta sonu özel oyunlarda en çok altını toplayan yarışmacı o hafta kazandığı altınların sahibi olacak ve bir sonraki haftaya devam etmeye hak kazanacak. Diğer 3 yarışmacı ise o hafta kazandığı tüm altınları büyük kasaya bırakmak zorunda kalacak.

Hafta sonunda en az altını toplayan anne ve kız yarışmadan elenirken elenen grubun yerine yeni bir anne-kız yarışmaya katılacak. Yarışmanın 10. haftasından itibaren eleme olmayacak ve 13 hafta süren maraton sonunda 1000 altın, sahibini bulacak.


Son Destan

Çevremizdeki pek çok ailenin bir köşesinden dahil olduğu bir göç hikayesi: Son Destan

II. Dünya Savaşı'nın son dönemlerinde, yerle bir olan kentler ve hayatların arasında, Yugoslavya'dan Anadolu'ya göç eden Destan ve ailesinin hayatı...

2. Dünya Savaşı bitmek üzere. Dünyalar yıkılmış ve yeniden kurulacak.

Sen neresinde yer alacaksın bu yeni dünyanın? Sonsuz fırsatlar, yozlaşan hayatlar... Ve hepsinin ortasında “Kimse beni adi bir hırsıza çeviremez!” diyen bir Destan. Toprak ağaları memleketi ele geçirmiş... Buğdayı el altından tüccara satıp milleti açlığa mahkum ediyorlar. Genç nüfus “her an savaşa girebiliriz” endişesiyle askere alınmış, tarlalar ekilemiyor. Oysa Destan, ailesini yerle bir olan Yugoslavya’dan, bir “Umut Ülkesi”ne getirdiğine inanmakta. Bu umudu için bile savaşmak zorunda olduğunu fark ettiğinde, parçası olmayı reddettiği bir savaştan, toprak ağalarına karşı açtığı bir savaşın ortasında bulur kendisini.

Destan’ın savaşı bir kişinin değil, bir değerin, erdemin savaşıdır. Savaş yıllarının tüm değerleri test ettiği bu yıllarda, Destan onu o yapan erdemleriyle koca dünyaya karşı yapayalnızdır. Zira öz kardeşi Halit, bu savaşta, kötülerin safında durmaya karar vermiştir. İki kardeşi ayıran, aileleri parçalayan yozlaşmadan başka bir şey değildir. Destan’ın bir toprak ağası olan Yavuz’a karşı verdiği savaş, kardeşi Halit’in de Yavuz’a katılmasıyla Destan’ın tüm değerlerini sınava tabi tutmak üzeredir.


Hayat Türküsü

İdealist bir öğretmen... Dağlar arasında unutulmaya yüz tutmuş bir köy okulu... "Hayat Türküsü", idealist bir öğretmen olan Hayat’ın, Van’ın dağlar arasında unutulmuş, geri kalmış bir köyünde verdiği eğitim mücadelesini anlatıyor.

Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi son sınıf öğrencisi Hayat, İstanbul’da iyi bir okulda staj yaparken, bir yandan da büyük bir heyecanla son sınavlarına çalışmaktadır. Annesi Gülcihan tüm yaşamını kızı Hayat’ın öğretmen olması üzerine kurmuş, onun öğretmenlik diplomasını göreceği günün hayaliyle yaşamıştır. Hayat, annesinin anlattığı köy hikayelerini, fakirlikten, cahillikten, töreler yüzünden okuyamayan kız çocuklarının yürek burkan öykülerini dinleyerek büyümüştür.

Hayat'ın birlikte staj yaptığı arkadaşları, mezun olunca merkezi yerlerde, modern, şık, sorunsuz okullarda çalışmayı hayal ederken, Hayat sanki nereye gideceği, nerede görev yapacağı yıllar öncesinden ayarlanmış gibi rahat ve sakindir. O, mutlaka ama mutlaka Doğu'da bir köyde öğretmenlik yapacak, annesini de yanında götürecektir. Bu köyde yaşadıklarıyla annesinin çocukluğundan beri anlattığı köy hikayeleri daha bir anlam kazanacak, ete kemiğe bürünecektir. Çocuk yaşta zorla kocaya verilen kızlar, tarlalarda, ağır ev işlerinde çalıştırılan çocuklar, karşı konulamaz töreler, yoksulluk, çaresizlik... Birbirinden ilginç hikayeleriyle bir sınıf dolusu çocuğu olur Hayat’ın…


Yalaza

49 yaşında, Taraklı doğumlu marangoz İbrahim Akartürk. Dört yetişkin kızını, afacan küçük oğlunu, bunamaya başlamış bir türlü ölmeyen babasını ve evin etrafında kasap kedileri gibi dolanan damat adaylarını saymazsak, pek bir sıkıntısı yok. Ta ki, hayatının o en önemli günü gelene kadar.

Karısını kaybedeli 10 sene olan İbrahim, babasının ve ahalinin zoruyla sevmediği bir kadına, Nalan’a talip olur. Ancak, hayatı yemek tenceresinden gören Nalan’ın ikram ettiği bir mantar, İbrahim’teki bir alerjik reaksiyonu tetikler, geçici bir felç durumu yaşar. Üstelik tam da o anda, Taraklı’ya henüz gelen Alev, arabasıyla İbrahim’e çarpar. Öldü sanılan İbrahim, tezcanlı hemşehrilerinin gazıyla musalla taşına konur. Bu, İbrahim’in öldüğü gündür! Ama aynı zamanda dirildiği gündür bu: çünkü Alev’i yıllar sonra ilk defa o gün görür. Hayatının aşkı, yaşamadığı her şeyi simgeleyen, yeni bir soluk, yeni duygular ve yaşamak için yeni bir sebep.

İbrahim’in hayatı, bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır. Basit bir marangozdur, ama şimdi organik tarım yapan, laptopundan tarım borsasını izleyen bu şehirli kadına aşıktır. Dört yetişkin kızı, üç uçuk damat adayı, ikide bir karakollardan topladığı bunak babası, ele avuca sığmaz küçük oğlu ve peşini bir türlü bırakmayan Nalan.

Taraklı’lı bu “Çağdaş Nasrettin Hoca”nın etrafında da çılgın bir topluluk var: Alman kahveci Helmut, Deli Kezban, Milliyetçi Fatih Weissmüller… Mafyacılık oynayan Oral Abi, yardımcısı İsmail… Postacı Asil… Kazıkçı arsa spekülatörü Yaşar… Falcı Nazmiye ve diğerleri… İbrahim’in başına gelen, pişmiş tavuğun başına gelmeyecek ve bu çılgın korodan, insanın kanını kaynatan bir ritm çıkacak: YALAZA!


Kudüs'ten Türkiye'ye İlahilerimiz

Birlik ve kardeşlik duygularımızın yükseldiği kutlu Ramazan ayında, “Türkiye’nin Müzik Kanalı” TRT Müzik, ekranların en farklı Ramazan Programını izleyici ile buluşturuyor. 
 
Mübarek Kudüs topraklarından yayınlanan çok özel ve anlamlı bir program olan “Kudüs’ten Türkiye’ye İlahilerimiz” Dünya’nın en eski şehirlerinden biri olan Kudüs’ten yapılan yayınlar ile birbirinden kıymetli Kudüslü ve Türk sanatçıları ekrana getiriyor.
 
Mescid-i Aksa Müdürü Şeyh Ömer Kisvâni, Ahmet Özhan, Antropolog Prof. Dr. Ali Qleibo gibi kıymetli konukların, tadına doyum olmaz bir musiki eşliğinde Kudüs’ü konuştukları program Ramazan ayı boyunca iftar vaktinde TRT Müzik seyircisi ile buluşacak.
 
Hasan Sevil’in sunumu ile hafta içi her gün saat 19.50’de Kudüs'ten yayınlanan programın her bölümünde birbirinden değerli konuklar Kudüs’ün anlamına ve tarihine değinen sohbetler ile Türkçe ve Arapça ilahileri seslendiriyor.
 
İzleyiciler
#TRTMüzikKudüste hashtag’ini kullanarak twitter ve facebook’dan da sohbetlere katılabiliyor.
 
Eşsiz eserlerin seslendirildiği “Kudüs’ten Türkiye’ye İlahilerimiz” bu hafta yayınlanacak bölümlerinde Türk Müziği sanatçısı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kent orkestrası solisti olan Adem Tay eşliğinde birbirinden değerli konukları ekrana getirecek.
 
Program, 22 Mayıs Salı günü Mescidi Aksa Müdürü Ömer Kisvani, 23 Mayıs Çarşamba günü Neyzen Hakan Alvan, 24 Mayıs Perşembe günü Mescidi Aksa Tamir ve İnşaat Müdürü Muhammed Amira, 25 Mayıs Cuma günü ise Antropolog Prof. Dr. Ali Qleibo’yu ağırlayacak.
 


Vuslat

TRT1’in yeni dizisi Vuslat; girdiği aşk yolculuğunda halden hale girecek ve pek çok badire atlatacak olan Aziz’in dönüşüm serüvenini anlatacak.

Aziz, babası ve annesinin devleştirdiği holdingin başında tek yönetici olarak bulunmakta ve kendi dünyasında tek olma oyunu oynamaktadır. Feride’ye âşık olduğu andan itibaren kendini ve hayatı sorgulamaya başlar. Ancak Aziz konumundaki biri için vazgeçmesi gereken çok fazla şey vardır.

Feride; babası, üvey annesi ve kardeşleri ile birlikte sakin bir hayat yaşamaktadır. Faik Süheyla ile birlikte açtığı terzi dükkanını çalıştırmakta ancak Hasibe’nin bitmez tükenmez istekleri ve çocukların masraflarına yetişememektedir. Feride babasına yardım etmek para için bir butikte çalışmaya başlar. Böylece baba kız evi geçindirmek için didinmektedir.

Feride bir gece Aziz’in işlediği ve bariz bir şekilde örtbas ettiği bir cinayetlere şahit olur. Polise şikâyet etmekte kararlıdır. Ancak Feride polise gideceği anda, kardeşi Fırat’ın da işin içinde olduğunu öğrenir. Aziz, tek başına savaşan bu kızı bir böcek gibi ezmeye yetecek kadar güçlüdür. Feride ise ne yapacağını bilmez bir halde.

Bu karışık süreçte Aziz, Feride’ye âşık olacak; Feride de Aziz’e ilgi duymasına rağmen gururu Aziz’e yaklaşmasına engel olacaktır. İki aşığın önce kendilerini aşmak gibi bir engeli vardır. Aşklarını kabullendikten sonra da bu aşkın imkansızlığı ile yüzyüze kalacaklardır.


Şampiyon

“Kafkas” lakaplı Fırat Bölükbaşı gelecek vadeden genç bir boksörken hayatının fırsatı ayağına gelir. Ringlerin namağlup şampiyonuyla maça çıkma imkanı yakalayan Kafkas, o gece ringe değil yaşamının en karanlık dönemine adım attığını bilmemektedir. Ringte rakibi karşısında maçı kazansa da hayatın karşısındaki maçı kaybeder Fırat…

İstemeden rakibinin ölümüne neden olan Kafkas, şampiyonluk kemerini kazanmış ama adını, hayallerini, cesaretini, mesleğine duyduğu aşkı ve hamile karısını yitirmiştir aynı gece. Omzunda her geçen gün büyüyen vicdan azabının yükü, kucağında yeni doğan oğlu Güneş’le kalakalmıştır Kafkas.

Güneş 7 yaşına geldiğinde, kaderi onu yeniden çağırır ringe. Üstelik bu ring bildiği ringlerden çok daha büyük, bu defa çıkacağı maç alıştıklarından çok daha zorludur. Tutunacağı tek dalı olan oğlu Güneş’e, annesinden amansız bir hastalık miras kalmıştır.

Oğlunu yaşatmak için çıktığı hayat ringinde, en büyük açığı da vicdan azabıdır. Hayat oğlunu elinden almak için hiçbir rakibinin vuramadığı kadar hızlı ve acımasızca vurur Kafkas’a. Geçmişi, vicdan azabı, çaresizliği art arda yüzüne inen yumruklardan daha çok sarsar Kafkas’ı. Hayatın vurduğu yumruklara karşı bir tek gardı vardır: Oğluna duyduğu sevgi ve onu yaşatma azmi…

Hayatla maçını 5 yıl önce kaybeden Kafkas’ın rövanşı kaybetmeye niyeti yoktur! Canı ne kadar acırsa acısın, mecali ne kadar tükenirse tükensin yıkılmaz “Şampiyon”! Aynı sözü tekrarlayarak dikilir hayatın karşısına: Bir raunt daha!


Kalk Gidelim

İkinci Sezon Hikayesi Yıllarca zengin bir hayat yaşadıktan sonra iflas edip baba ocağına dönen Mustafa Ali, karısı Nurcan’ın baskıları sonucu İstanbul’a geri dönüyor. Tüm mal varlığını kaybeden Mustafa Ali ve Nurcan çiftini İstanbul’da neler bekleyecek? Köyden gelen misafirler İstanbul’a ayak uydurabilecek mi? Dal Ailesi bir arada yaşamaya devam edebilecek mi? Köye gelen yabancı kimlerin hayatını etkileyecek? Gençlerin evlilik hayalleri gerçekleşecek mi? Kahkaha dolu yeni bölümlerde başka neler olacak? Tüm soruların cevabı yeni sezonda Kalk Gidelim'de! Birinci Sezon Hikayesi Mustafa Ali genç yaşında İstanbul’a gelmiş ve çok zengin olmuştur. Ailesinin karşı koymasına rağmen İstanbullu sosyetik bir güzelle evlenmiştir, üstelik anne-babasının gelin adayı Meryem’i gözü yaşlı ardında bırakarak. Bundan sonra Mustafa Ali işlerini fabrika kuracak kadar büyütüp zenginlik yolunda emin adımlarla yürürken ailesini ve doğup büyüdüğü köyünü ihmal etmiş bir türlü memleketine gidecek zaman yaratamamıştır. Köydeki ailesi Mustafa Ali’nin hayırsızlığından yakına dursunlar, yıllar bir çırpıda geçmiş çocuklar büyürken Mustafa Ali’nin şirketi de büyümüş zirveye çıkmıştır fakat yanlış kararlar Mustafa Ali’nin çöküşünü hızlandırmıştır. Sonunda iflas bayrağını çekmek zorunda kalan Mustafa Ali’nin bu durumu, ne lüks düşkünü karısı Nurcan’a, ne özel üniversiteye bile puanı tutmayan Playboy özentisi oğlu Canberk’e, ne de pamuklar içinde büyümüş kızı Duru’ya anlatmasına imkân yoktur. Mustafa Ali çaresizliğin yol açtığı mecburiyetle, tatile gidiyoruz bahanesiyle ailesini topladığı gibi köyün yolunu tutar. Ne varsa insanın kendi memleketinde vardır. Özlemiştir Mustafa Ali atasını, anasını, kardeşlerini, toprağını. En çok da Mümine babaannesini.. Ancak çiftlik halkı Mustafa Ali’nin ansızın gelişine anlam veremez. Hacı Hüseyin, oğlunun köye dönmesine içten içe sevinse de kardeşi Seyfettin babası ile aynı fikirde değildir. Mustafa Ali yıllar önce, arkasına bile bakmadan gitmiştir evden. Bunca yıl babasına Seyfettin hizmet etmiştir. Ona gore Mustafa Ali’nin malda mülkü hakkı yoktur. Mustafa Ali her ne kadar gururuna yedirip “yıllar sonra iflas edip köye beş kuruşssuz döndü” denmesin diye battığnı saklamaya çalışsa da iflas haberi çiftliğe bomba gibi düşer. Nurcan ve çocuklar, geriye dönüş olmadığını ve bundan sonra çiftlikte yaşayacaklarını öğrenirler. Babası Hacı Hüseyin ise oğluna yaşı kaç olursa olsun doğru bildiklerini baştan öğretmeye kararlıdır. Mustafa Ali’nin gelişi köyde duyulur da Meryem duymaz mı? Kendisini yıllar önce gelinlikle bırakıp giden Mustafa Ali demek sonunda yuvaya dönmüştür. Meryem şimdi köyün Hanım ağasıdır ve Mustafa Ali’nin Meryem’den çekeceği vardır. Çiftlik halkı iflas haberini nasıl karşılayacak? Mustafa Ali çiftliktekilere kendisini affettirebilecek mi? Sosyetik karısı Nurcan hizmetçili lüks evlerden sonra çiftlik koşullarına uyum sağlayabilecek mi? Çiftlikteki kadınların bu kendini beğenmiş kadın için ne tür planları var? Canberk ve Duru, köyde yeni arkadaşlar edinebilecekler mi? Canberk ve amcası Seyfettin’in oğlu Halim, Meryem’in güzeller güzeli yeğeni Badegül yüzünden karşı karşıya gelince Badegül hangisini seçecek? Hem Badegül Canberk’i sevse bile Meryem, Mustafa Ali’nin oğluna kız verir mi? Belki de Meryem ve Nurcan bir defalık da olsa Caberk ve Badegül ilişkisi olmasın diye birleşeceklerdir… Duru İstanbul’daki sevgilisiyle mesafelere rağmen aşkını sürdürebilecek mi? Veli Demir, Duru’nun arkasından köye gelirse neler olur? Hacı Hüseyin ve Hatice, evlatları arasında nasıl bir denge sağlayacaklar? Hacı Hüseyin Bey, işlerin başına köy kurnazı büyük oğlu Seyfettin’i mi, İstanbul’da fabrikalar kurmuş, fabrikalar batırmış hayırsız Mustafa Ali’yi mi getirecek? Köy halkı Mustafa Ali ve ailesini kucaklayacak mı yoksa dışlayacak mı? Meryem köylüler üzerinde ne kadar etkili olabilecek? Zaman geçtikçe Mustafa Ali, karısı Nurcan ve çocukları, başta burda asla yaşanmaz dedikleri köyü sevmeye ve alışmaya başlayacaklardır. Dede ve babaanne sevgisinin sıcaklığını doğayla iç içe olmanın huzurunu tadacaklar, birlikte emek vererek sürdükleri toprağın filizlendiğini görecekler, sevginin ve dostluğun parayla satın alınamayacağını yaşayarak öğreneceklerdir.


Ya İstiklal Ya Ölüm

TRT 1’in yeni dizisi Ya İstiklal Ya Ölüm, Milli Mücadelenin 16 Mart – 23 Nisan 1920 arasındaki kritik 6 haftasını tarihsel gerçeklere uygun olarak ekrana getiriyor. Tarihler bundan tam 100 sene önce 16 Mart 1920’yi göstermektedir. Bomboş sokakların sessizliğini işgal kuvvetlerine ait askerlerin postal sesleri bozmaktadır. Kamyonlardan inen Hindu ve İngiliz askerlerinin girdiği karakolda çıkan çatışmalar sonucu acı kayıplar yaşanmaktadır. İstanbul Telgraf Merkezi’ne işgalin haberi ulaştığında moraller bozulmuştur. Fakat böylesine zorlu bir günde dimdik ayakta durmak gerekmektedir. Ankara ile irtibat kurmayı başaran İstanbul Telgraf Merkezi, kendi üzerine düşen vazifeyi öğrenecektir. Ancak işgal kuvvetlerinin oraya da baskın yapması, durumu vahim bir hale getirecektir. İstanbul’da tüm bunlar yaşanırken, Ankara’da teyakkuz halindedir. İşgal güçlerinin İstanbul’da yaptıkları, Ankara’da bulunan Mustafa Kemal ve yanındakileri de birçok tedbir almaya itmektedir. İstanbul’daki Mebussan Meclisi’nin işgal güçlerince zorla kapatılması, Ankara’da meclis kurma fikrine daha da yardımcı olmuştur ve İstanbul’daki mebuslar zor koşullar altında Ankara’ya gitmeye çalışmaktadırlar. İstanbul’un işgali halk arasında da huzursuzluğa neden olmuştur ve vatanseverler vatanı kurtarmak için çareler aramaya başlamıştır. Topkapılı Mehmet, Hüsamettin Bey, Ethem Pehlivan, Galip, Halide Edip başta olmak üzere, daha nice isimsiz kahramanın bu işgal karşısında tek bir düşüncesi vardır: “Ya İstiklal Ya Ölüm.”


Tarihin Arka Odası

Türk televizyonlarının unutulmaz programı Tarihin Arka Odası, uzun bir aradan sonra 26 Temmuz 2024 Cuma gecesi saat 23.00’de TRT 1 ekranlarından canlı olarak yayınlanacak.

Daha önce haftada bir gün sabahın geç saatlerine kadar yayınlanan, “izleyicileri uykusuz bırakan program” diye bilinen, en çok seyredilen TV yapımları arasında yer alan ve tarihin Türkiye’de sevilmesinde önemli yeri bulunan Tarihin Arka Odası’nı, TRT 1’de yine Murat Bardakçı ile Prof. Dr. Erhan Afyoncu sunacaklar.

Türkiye’nin en yeni ve en modern kitaplığı olan Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’nden yapılacak canlı yayında, kütüphanede Türkiye tarihinde ilk kez düzenlenen “Fatih Sergisi” anlatılacak. Programda, Fatih Sultan Mehmed’e ait olan ve ülkemizde bu sergi için yine ilk kez bir araya getirilen çok önemli ve birbirinden ilginç bazı özel eşyalar ile savaş objeleri, Fatih dönemine ait belgeler ve tek nüsha kitaplar tanıtılacak.

Sergide yer alan çok sayıda obje arasında Fatih Sultan Mehmed’in kılıcı, çocukluk elbiseleri, kaftanı, defteri, şiirlerinin yer aldığı ve dünyada tek nüsha olan divanı, fermanları, İstanbul’un fethinden sonra cami hâline getirdiği Ayasofya için hazırlattığı meşhur vakfiyesi, Ayasofya’nın ilk çizimleri, Bizanslılar’ın kuşatma sırasında Haliç’e çektikleri zincirin parçası, dönemine ait tablolarından bazıları, yapılması için bizzat poz verdiği madalyonları, yine Fatih döneminde kaleme alınan çok önemli kitapların tek nüsha elyazmaları bulunuyor.

Fatih Sultan Mehmed’i ve dönemini bütün gerçekliğiyle yansıtan bu tarih ve kültür hazineleri, 26 Temmuz 2024 Cuma gecesi saat 23.00’de TRT 1’de yayınlanacak olan Tarihin Arka Odası’nda...


Maveraya Yolculuk

Birbirinden iddialı yapımlara imza atarak izlenme rekorları kıran TRT 1’de yeni bir dizi daha başlıyor: “Mavera” Hâce Ahmed Yesevi’nin destansı hikayesini anlatan 'Mavera' dizisi Ramazan ayı boyunca her gün saat 23.45’de TRT 1 ekranlarında olacak. Yönetmenliğini Doğan Ümit Karaca’nın üstlendiği, tarihteki ilk Alperenlerin hikayesi Mavera, Yusuf Hemedani tarafından Bağdat’a gönderilen Hace Ahmed Yesevi’nin o dönem adeta küçük bir dünya olan Bağdat’ta verdiği dirlik ve beraberliğin mücadelesini konu alıyor. Hâce’nin hikmetli nefesi; insanların ruhuna dokundukça, saflar belirginleşiyor. Bir tarafta onu Bağdat’tan göndermek isteyenlerin kurduğu fitne mahfili; diğer tarafta ise Hâce Ahmed’in “Alp” bileğiyle koruyup, “Eren” yüreğiyle kucaklayacağı insanlar… Uygarlığımızın büyük ışığı Hace Ahmet Yesevi’nin verdiği büyük mücadeleyi anlatan Mavera dizisinin oyuncu kadrosunda; Korel Cezayirli, Görkem Sevindik, Tansel Öngel, Sinan Tuzcu, Hasan Küçükçetin, Ferit Kaya, Adrian Can, Evren Erler, Mehmet Korhan Fırat, Nusret Çetinel, Erdem Ergüney, Nur Berfin Çiroğlu, Dilara Yeşilyaprak, Recep Usta, Sedat Mert, Muharrem Özcan, Demircan Kaçel, Handan Yıldırım, Haydar Köyel, Atilla Öner, Arben Akış, Volkan Uygun, Alper Türedi, Şükran Karanlık, Alkan Kızılırmak ve Zara rol alıyor. “Mavera” 12 Nisan’dan itibaren Ramazan ayı boyunca hafta içi her gün TRT 1’de…


Barbaroslar: Akdeniz'in Kılıcı

Akdeniz’i Türk gölü haline getiren kahramanların destansı öyküsü...

Midilli'den çıkan dört kardeşin, tehlikelere göğüs gererek yükselmelerini ve denizlerin fatihi olmalarını konu alan Barbaroslar: Akdeniz'in Kılıcı; Sipahi Yakup Ağa'nın dört oğlu olan İshak, Oruç, Hızır ve İlyas’ın, Barbaros kardeşlere dönüşme serüvenini anlatacak. Çekimleri Antalya, Marmaris ve İstanbul’da devam edilen dizi TRT 1 ekranlarında izleyici ile buluşmaya hazırlanıyor.

Dizi, Osmanlı İmparatorluğu'nun 16. yüzyılda, Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki denizaşırı seferlerinde unutulmaz zaferlere imza atan "Kızıl Sakal" lakaplı Barbaros Hayreddin Paşa ve diğer üç kardeşinin hayatını anlatmaktadır. Devletin kaptan-ı deryâsı olan Hayreddin Paşa, Akdeniz'de Osmanlı üstünlüğünü sağlamıştır. Tüm Akdeniz kıyılarını egemenlik altına alan Hızır Reis'in en büyük destekçisi, kardeşi Oruç Reis olmuştur.

Barbaros Hayreddin Paşa'nın asıl adı Hızır'dır. Ona ''dinin hayırlısı'' anlamına gelen "Hayreddin" adını, Osmanlı Devleti'ne yaptığı hizmetlerden dolayı Yavuz Sultan Selim vermiştir. Barbaros ismi ise aslında ağabeyi Oruç Reis'e aittir; ancak onun ölümünden sonra Hayreddin Paşa tarafından da kullanılmıştır. Bu ismin verilmesinin sebebi, Oruç Reis ve diğer kardeşlerinin kızıl renge çalan sakallarının olmasıdır: Barba, ''sakal''; rossa ise ''kızıl'' anlamına gelmektedir.


Türk Sineması "Gönül Dağı Kurban 2"

Gönül Dağı “Kurban” 2 özel bölümünde, bozkırda bir Anadolu masalını, sapsarı toprakların, yıllarca dile gelen efsanelerin, unutulmaz aşkların, tüm engellere rağmen imkansızı başarmaya çalışan ve muhteşem icatlara imza atan 3 amca oğlunun hikayesini anlatılıyor.

Gedelli’de zaman; Dilek’in henüz kasabaya gelmediği, Ramazan’ı arıların sokmasıyla Taner’in Arı Kanadı Uçuş Sistemi’yle uçağını yapmaya karar vermesinden sonrasıdır. Veysel ve Cemile’nin evliliklerinin birinci yılı, Ramazan’ın Asuman’a aşık olmasının sene-i devriyesidir.

Amca oğulları için tek motivasyon, yeni sistemle uçaklarını bir an önce bitirmektir. Ancak ne kadar uğraşsalar da iş yine dönüp dolaşıp motorun yetersiz kalmasında düğümlenmektedir. Amca oğullarına motor, motoru almak için de para lazımdır. Kurban Bayramı’nın yaklaşmasıyla Taner’in aklına kurbanlık işine girme fikri gelir. Sermayeleri ise Cemile ile Veysel’in düğününde takılan altınlardır.

Dişçi Musa’dan gizli altınları alırlar ve kurbanlık işine girerler. Kendilerince kurbanları satacak, gelen paralarla hem motoru alacaklar, hem de altınları geri yerine koyacaklardır. Lakin işler planlandığı gibi gitmez. Amcaoğulları bayram sabahı olduğunda kurbanlıkların çalındığını fark edince işler karışır. Kimselere durumu çaktırmadan acilen kurbanlıkları bulmaları gerekmektedir.

Türlü türlü olayların içine girip çıkarlar ve sonunda bir ipucu bulurlar. Ancak bu ipucunun sonu karakolda biter. Hem kasaba tarafında hem de karakol tarafında geriye tek bir soru kalır. Amcaoğulları işleri yoluna koyup amaçlarına ulaşabilecek midir?


Tür: Aile, Komedi
Yönetmen: Yahya Samancı


Yabancı Sinema "Babamın Penguenleri"

Babamın Penguenleri, New York'taki dairesinde penguenler ile birlikte yaşayan Tom Popper'ın komik hikayesi. Ünlü oyuncu Jim Carrey'nin yine bir komik bir karakteri canlandırdığı filmde başarılı bir iş adamının altı penguen alarak apartman dairesini buzdan bir kaleye dönüştürme serüveni anlatılıyor.

Eşinden boşandıktan sonra hayatına rutin bir şekilde devam eden iş adamı Tom Popper'in hayatı, babasından kendisine miras kalan altı penguenle değişir. Önce penguenleri bir hayvanat bahçesine vermeyi düşünen Tom, çocukları penguenlere bayılınca, evini bir kış parkına çevirmeye karar verir.

Tom Popper aynı zamanda eski bir lokantayı satın alıp yenilemek istemektedir. Lokantanın eski sahibi ise mekanı değerli olduğunu düşündüğü birine vermek istemektedir. Bu sırada penguenlerle yaşamaya başlayan Popper, çocuklarına daha yakın oldukça eski eşiyle de tekrar barışma noktasına gelmiştir. Bu düzeni bozmamak için uğraşırken işini kaybetmenin eşiğine gelir.

Penguenler ile birlikte yaşamaya başlayan Tom Popper, yeni sorumluluklarının iş hayatına olumsuz yansımasını engelleyemeyeceğini düşünür. Kendisini kötü hisseden Tom Popper, penguenlerle daha fazla yapamayacağını anlar ve onları hayvanat bahçesine verir. Lokantayla ilgilenmek için yeniden odaklanır. Eski karısı ve çocukları Popper'ın bu kararından memnun değillerdir elbet.


Orijinal Adı: Mr. Popper's Penguins
Tür: Aile, Komedi
Yönetmen: Mark Waters


Hayatımın Neşesi

Her yaş, yeni bir başlangı&ccedil;tır! Neşe&rsquo;nin cesareti ve azminden ilham alarak, hayatın her anında yeni bir başlangı&ccedil; yapabilecek g&uuml;c&uuml;m&uuml;z&uuml;n olduğunu fark edeceğiz!<br /> <br /> <strong>Hayatımın Neşesi</strong> dizisinde Neşe ve Mustafa&#39;nın iki &ccedil;ocuklu mutlu &ccedil;ekirdek ailesini ve Mustafa&#39;nın ailesini tanıyacağız. Birbirinden farklı karakterlere sahip bu insanlara ve yaşamlarına tanık olduk&ccedil;a, izleyiciler de kendilerini bu ailenin bir par&ccedil;ası gibi hissedecekler. Neşe&#39;nin evlilik hayatının mutluluğu ve bir ailenin i&ccedil;inde olmanın verdiği huzuru, kızı Zeynep&#39;in annesinin ev kadını olmasından &ccedil;ok da hoşlanmaması, oğlu Emre&#39;nin bilgisayar oyunlarına d&uuml;şk&uuml;nl&uuml;ğ&uuml;, Mustafa&#39;nın kardeşi Serdar&rsquo;ın aile yadigarı kumaş&ccedil;ı d&uuml;kkanında &ccedil;alışmamakta diretmesi ve Aylin&#39;le tanışıp ona aşık olması... Ve elbette, Aylin&#39;in ailenin yeni gelin adayı olarak &ccedil;ok da karmaşık ve aksiliklerle dolu bir tanışma gecesi yaşaması... &Ccedil;ığ gibi b&uuml;y&uuml;yen yanlış anlaşılmalar silsilesi heyecanlı ve eğlenceli bir seyir deneyimi sunacak.<br /> <br /> Gelin adayı Aylin&#39;in aile i&ccedil;inde yarattığı yanlış anlaşılmalar ardından Neşe hayatını sorgulayacak ve hayallerini ger&ccedil;ekleştirmek i&ccedil;in hi&ccedil; de ge&ccedil; olmadığını fark edecek.


Diriliş "Ertuğrul"

Türk milletinin dirilişinde en önemli rollerden birine sahip olan tarihi bir kahramanın, Ertuğrul Bey’in, Anadolu’yu yurt edinirken karşılaştığı zorluklarla mücadelesine tanık olacaksınız. Moğollarla zorlu bir mücadele veren Ertuğrul Bey, kutlu davasının peşinden gidebilmek için kardeşlerinden ayrılmak zorunda kalmıştı.Ertuğrul Bey’e inanan Kayılar, bu ayrılığın ardından yollara düştüler. Çetin geçen koşullarda Karacadağ sınırlarına kadar ilerleyen Kayıları burada bambaşka bir dünya bekliyordu. Yeni yurtları onlara farklı bir iklim, farklı topraklar ve farklı insanlar sunacaktı. Ertuğrul Bey, kutlu davasına giden yolda daha güçlü ve daha acımasız düşmanları olacağının farkındaydı. Peki, yeni düşmanlarını alt edebilmek için kılıcının keskinliği yetecek miydi?

Ertuğrul Bey artık başka bir dünyadaydı. Ve bu dünya da at koşturmak daha çok akıl, cesaret ve sabır istiyordu. Karşısına daha güçlü ve daha acımasız olarak çıkan Tapınakçılar, Ertuğrul Bey’i zafer için yeni yöntemler bulmaya zorlayacaktı. Zira Tapınakçıların gizli eli olan Simon bir kılıç darbesiyle öldürülemeyecek kadar zeki ve güçlüydü. Üstelik Simon yalnız da olmayacaktı. Ertuğrul Bey, Simon’a destek olan Müslümanları öğrendiğinde ne yapacaktı? Ertuğrul Bey, kılıçların sustuğu, akıl oyunlarının konuştuğu bir cehennemin içindeydi. Peki, aklı onu bu cehennemin ateşinden koruyabilecek miydi?

Karacadağ etekleri birçok Türkmen Obasına yurt olmuştu. Fakat aslen Tatar olan Çavdaroğlu Obası, aralarında en güçlü olanlarıydı. Bu güçlerini ise başarısızlığa tahammülü olmayan ve obayı demir yumrukla yöneten Candar Bey’den alıyorlardı. İktidarını yıllarca koruyan Candar Bey, en büyük imtihanını evlatlarıyla verecekti. Candar Bey’in büyük oğlu Ural’ın ihtirası obanın kaderini belirleyecekti. Çavdaroğlu ve Kayı Obası arasında yaşanacak gerilimi Candar Bey’in hamleleri durdurabilecek miydi? Ertuğrul Bey, Çavdaroğlu Obasından hiç beklemediği teklifler ve tehditler alacaktı. Peki, Kayılar ve Çavdaroğulları’nın yolu nerede ve nasıl kesişecekti? Ertuğrul’un vereceği her karar hem obanın kadınları hem de beyleri için yeni sonuçlara gebeydi.

Ertuğrul artık obanın beyi olmuştu. Obada yeni sorunlar baş göstermişti. Göç yolunda yorgun düşen Kayılar ülküleri ve nefisleri arasında sıkışıp kalmıştı. Onlar için bu imtihan hiç kolay olmayacaktı. Dışarıda düşmanlarıyla mücadele veren Ertuğrul Bey’i içerde ise yeni sorunlar bekliyordu. Göç yolunda sevdiklerinden ayrı düşen ve kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan Kayılar birliklerini koruyabilecekler miydi?

İhanet, ihtiras ve akıl oyunlarıyla yüz yüze gelen Ertuğrul için tek hedef vardı. Bir milletin dirilişine vesile olmak…