Diriliş "Ertuğrul" Bölümleri

8.Bölüm
8.Bölüm

Diriliş 8.Bölüm'de yol ayrımı...Ertuğrul ve alpleri içine çekildikleri kapandan kurtulmak için var güçleriyle uğraşmaktadırlar. Halep'te adalet terazisini zedeleyenlerden ve kanunun haysiyetini çalanlardan hesap sormak, ilk hedefleridir. Bu giriştikleri zorlu yolda karşılaşacakları aksilikler; büyüyen ve yükselen dalgalar gibi üzerlerine gelmektedir. Fakat Ertuğrul ve alplerin mücadele azmi yıkılmamaktadır. Halime; gözlerini açtığı sarayda neler olduğunu anlamlandırmaya çalışmaktadır. İçine bulundukları durumu anlamakta zorlanan tek kişi, Halime değildir. Dadının birden odasına yerleştirdiği bu gizemli kıza nasıl yaklaşacağını bilmeyen Leyla için de durum kolay kabullenilebilir değildir. Halime ve Numan; yıllarca kaçtıkları girift saray entrikalarının bir şekilde tam kucağına düşmüşlerdir. Numan'ı Halime'nin sağlığı açısından aldığı ilk kararı sorgulamaya iten gelişmeler yaşanır ve Numan kızını Halep Sarayı'nın yılan gibi kıvrılan, tehlikeli koridorlarından uzak tutmak için girişimde bulunur. Fakat Halime'yi çıkarmak için atacağı adımlar; hiç aklına gelmeyecek bir isme takılıp kalacaktır. Süleymanşah ve maiyeti, Halep'in girişinden çevrilmiştir. Sığındıkları yerde kalakalan Süleymanşah Halep'teki ahvali görmek ister. Oradan gelecek havadislere göre hem kendisi hem de Kayılar için bir yol haritası çizecektir. Gündoğdu ve Selcan'ın başında olduğu göç kafilesi yol almaktadır. Kayı Obası, kendilerini Halep'te bekleyenlerden; Gündoğdu ise, gözündeki ışığı parlatan evlat umudunun, artık Selcan'ın karnında büyümediğinden haberdâr değildir Halime'nin sarayda olduğunu öğrenen Ertuğrul; her zamanki gibi yol ayrımındadır. Tehlike altında kendisinden imdat bekleyen insanları mı; yoksa Halime'yi mi kurtarmayı tercih edecektir. Ertuğrul yine, hem bir obanın kaderini hem de bir aşkın kederini sırtlanmıştır.

7.Bölüm
7.Bölüm

Can Pazarı! Ertuğrul; yıkık vaziyette arşınladığı Halep sokaklarını başına yıkacak bir haber almıştır. Turgut ve Yiğit, tapınakçıların elinde esirdir. Yüreklerini bulandırmamak için düşünmemeye çalıştıkları ihtimâl gelip çatmıştır alpler için. Cenk yoldaşları Turgut, onlardan uzakta ve düşmanın insafına terk edilmiş durumdadır. Fakat içlerine düştükleri tek açmaz bu da değildir. Turgut ve Yiğit'in hürriyeti gibi, Kayıların akıbeti de tehlikededir. Göç edecekleri bir yurt yoktur artık. üstelik tüm bu düğümleri çözebilecek olan elin sahibi, Atabey Şahabeddin Tuğrul da, Nasır'ın ayak oyunlarına mağlup olmuştur. Ertuğrul; bir yandan Atabey'i, düştüğü zindan karanlığından kurtarmaya çalışacak, diğer yandan ise yaralı Halime'nin acısını yüreğinin tam ortasında hissetmeye devam edecektir.Ertuğrul; harekete geçmeye çalıştıkça, işin gittikçe daha giriftleştiğini görecektir. Bu zorlukların hepsi onun çelik gibi karakterini şekillendirmeye yarayacak darbelere dönüşecektir. Ertuğrul; sadece Kayı obasının bahadır evladı değil, aynı zamanda mazlumların gözlediği, beklenen kahraman olmaya giden yolun ilk adımlarını atmaya başlayacaktır.Süleymanşah; Kurdoğlu tarafından intikâm hırsıyla doldurulan ve kendisine yönlendirilen Bozok'un yakıcı öfkesiyle karşı karşıyadır. Zamanın adeta durduğu o anların sonunda, Süleymanşah'a uzanan el hiç beklenmedik bir yönden gelecektir. Lâkin Süleymanşah'ın Halep yolunda karşılaşacağı tek zorluk, babasının öcünü almak için gözünü kan bürüyen Bozok değildir.Kayı obası, hiç hesapta olmayan aksilikler yüzünden can pazarına dönmüştür ve bu pazarda üzerine sorumluluk düşen herkes, fedâ olmanın ne manaya geldiğini bir kez daha ispat etmek zorunda kalacaktır. Selcan ise Kurdoğlu'yla kurdukları tezgâhta, onu yalnız bırakmanın neticesini hala kestirememektedir. Kurdoğlu'nun gözünü ne kadar karartacağını bilememek, vakit ilerledikçe endişesini daha da derinleştirecektir. Kalede Turgut'a yapılan işkenceler, fizikî eziyetleri aşıp onun kimliğini yok etmeyi hedefleyen bir mecrâya doğru ilerleyecektir. Tapınakçıların bu korkunç hamlelerine karşı Turgut'un sığınağı; Allah'ın sonsuz varlığı ve aynı zindanı paylaştığı ömer'in telkinleridir.

2.Bölüm
2.Bölüm

Ertuğrul ve Alpleri Halep yolunda, Halime ve ailesi ise obada saldırı altındadırlar. ölümle hayat arasındaki ince çizgide kalakalmışlardır. Hangi yardım eli onları bu ateş çemberinden çıkaracaktır?Menziline varan Ertuğrul, Halep sarayından istediğini alma konusunda ümitlidir fakat işi hiç de kolay olmayacaktır. Hem Halep sarayında hem de bu şehrin kendilerine yabancı sokaklarında, Ertuğrul ve Alplerini şaşkınlığa uğratacak pek çok olayla karşılaşacaklardır.Halimelerin uğradığı baskın, obanın orta yerine düşen bir yıldırım gibi ahaliyi sarsmıştır. Herkesin aklında aynı soru vardır: Kim Kayı Boyu'nun mahremine girip saldırı düzenleme cüretinde bulunabilir? Bu vaziyet en çok da Süleyman Şah'ın aklını kurcalar. Kayıların ihtiyar çınarı; bu işin arkasında delice bir cesaret mi, yoksa haince bir ihanet mi olduğunu öğrenmek istemektedir. Babasıyla kopma noktasına gelen Gündoğdu'nun hırsı ve öfkesi, mantığını tamamen perdelemek üzeredir. Süleyman Şah'a karşı girişeceği üstü kapalı mücadelede; gözünü ne kadar karartacağı, elini ne kadar kirleteceği onun için dahi meçhuldür.Halime; kaçmaya çalıştıkça, kaderin cilvesiyle daha da yakınlaştığı bu insanların arasında, bir an bile olsa mutlu hissetmektedir kendisini. Halime'ye yabancı bu duygu, onu korkutmaktadır. Halime'nin kaçmaktan yorulan kalbini titreten tek bir soru vardır şimdi: Ertuğrul'u yeniden görebilecek midir? üstelik bu sorunun cevaplarından hangisinin kendisi için daha yaralayıcı olduğunu bilmemektedir...