Türkan Hanım, Belgin'in elinden tutar ve ona çok iyi gelecek birisinin yanına götürür. Elbette konağın en masumu, en böceği, en süt danası Batuhan... Aralık kapıdan birlikte Batuhan'ı izlerler. Batuhan resim çiziyordur. O sırada Batu fark eder onları ve kapıya gelir. Belgin'in hali çocuk yüreğine dokunur. Elindeki mavi renk boyayı Belgin'e uzatır. “Belgin Teyze, birlikte resim yapalım mı? Benim de bazen senin gibi canım sıkkın olabiliyor. Hiç geçmeyecekmiş gibi hissediyorum sonra böyle uçsuz bucaksız bulutlar çiziyorum, maviye boyuyorum geçiyor” der. Belgin, Türkan Hanım'a bakar ve Batu'nun havadaki elinden boyayı alır. Belgin önce Nurhayat ve şimdi de Batu ile hayata, yaşamaya adım atma cesareti gösterir. ömer, Alper'in masaya bıraktığı delil niteliğindeki fotoğraflara, evraklara bakarken bir yandan da Alper'e iddia diye sunulan bu evrakların doğru olmama ihtimali üstüne konuşur. Ancak Alper öylesine katıdır ki ömer'e en ufak hak vermez. Belgin'i tamamen silmiştir. Belgin, Batuhan'ın mucizesi ile tam hayata tutunmuşken ertesi gün çantasında kapalı olan telefonu alıp açar. Ardı ardına mesaj sesleri duyulur. Birini açıp okur. Mesajda şöyle yazıyordur. Büyük bir iğrenme ile okur. “Güzelliğine, aşkıma yazık ettin. Sana hayatı yaşanmaz ederim demiştim. Benden bu kadar nefret edeceğine beni sevmeyi deneseydin şu anda çok güzel bir hayata başlamıştık bile. Bu saatten sonra aldığın her nefes sana zehir. Yerinde olsam ölmek için yalvarırdım. Bundan sonra iki seçeneğin var ya beni seveceksin ya da öleyim diye yalvaracaksın” ... Belgin telefonu kapıya fırlatır. Kapıyı Rabia açar. Haftanın son günü psikolog yazar Şeyda Betül Kılıç konağın misafiri olur.